Uyuşturucu Kullanma Suçu

TCK 191. madde, Türk Ceza Kanunu’nda uyuşturucu madde kullanma fiilini suç haline getiren hükümdür. Kamuoyunda genellikle “uyuşturucu kullanma suçu” olarak anılan bu düzenleme, “kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alan, kabul eden, bulunduran ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanan” kişinin cezalandırılacağını belirtir. Kanun metnine göre bu fiili işleyenler iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bu suç tipi, uyuşturucu maddeye kendi kişisel kullanımı için sahip olma veya kullanma eylemlerini kapsar ve TCK md.188’de düzenlenen uyuşturucu ticareti suçundan bu yönüyle ayrılır.

Madde 191’in amacı, uyuşturucu kullanıcılarını ceza adalet sistemine sokmadan önce onları tedaviye ve denetime tabi tutmak, böylece topluma kazandırılmalarını sağlamaktır. Gerçekten de 2014 yılında yapılan yasal düzenlemelerle (kamuoyunda “torba yasa” olarak bilinen değişiklikler) bu suç için öngörülen cezalar artırılmakla birlikte, bağımlılara cezadan önce bir rehabilitasyon şansı verilmesi hedeflenmiştir.

Bu kapsamda soruşturma aşamasında dava açılması belli bir süre ertelenerek şüpheliye tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanır. Ceza hukuku uzmanları da bu yaklaşımın, ilk bakışta cezasızlık gibi görünse de özü itibarıyla olumlu sonuçlar doğurma potansiyeli taşıdığını vurgulamıştır. Örneğin Prof. Dr. Ersan Şen, uyuşturucuyla mücadelede kanunların caydırıcılığının yanı sıra sosyal ve psikolojik tedbirlerin de devreye girmesi gerektiğini, bu düzenlemenin bu yönüyle olumlu olabileceğini belirtmiştir. Yani kanun koyucu, bağımlılar için cezadan ziyade tedaviyi önceleyen bir politika benimsemektedir.

Hangi Suçları Kapsar?

TCK 191, uyuşturucu veya uyarıcı maddeyi kişisel kullanım amacıyla edinme ve kullanma fiillerini cezai kapsam altına almaktadır. Bu maddede sayılan başlıca fiiller şunlardır:

  • Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmak: Herhangi bir yasa dışı uyuşturucu maddeyi (örneğin esrar, eroin, kokain vb.) vücuduna alarak kullanmak
  • Kullanmak amacıyla uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak: Uyuşturucu maddeyi ticari değil, kendi kullanımı için temin etmek (satın alma yoluyla elde etmek)
  • Kullanmak amacıyla uyuşturucu veya uyarıcı madde kabul etmek veya bulundurmak: Başkası tarafından temin edilen bir uyuşturucuyu kendi kullanımı için teslim almak veya bu maddeyi kendi üzerinde, evinde vb. bulundurmak

Yukarıdaki fiiller, sadece kişisel kullanım amacı güdüldüğünde TCK 191 kapsamında değerlendirilir. Kanun, bu suç tipini belirlerken kullanıcıları hedef almıştır; uyuşturucu satışı, dağıtımı veya başkalarını uyuşturucuya teşvik etme gibi eylemler ise farklı suçlar kapsamında cezalandırılır. Örneğin, uyuşturucu ticareti suçu TCK 188. maddede düzenlenmiş olup çok daha ağır cezalara tabidir. Eğer bir kişinin üzerinde bulunan uyuşturucu madde kişisel ihtiyacını aşacak ölçüde fazla ise veya failin bu maddeyi satma gibi bir kastı tespit edilirse, artık 191. madde değil TCK 188 (uyuşturucu madde ticareti suçu) uygulanacaktır.

Nitekim Yargıtay içtihatlarında da, kullanıcının kişisel ihtiyacını aşan miktarda uyuşturucu bulundurması durumunda fiilin “kullanmak için bulundurma” değil uyuşturucu ticareti olarak kabul edileceği belirtilmiştir. Kısacası, TCK 191 yalnızca kullanıcı suçlarını kapsar; uyuşturucu maddeyi temin eden, satan veya yaygınlaştıran kişiler bu madde kapsamında değil, daha ağır suçlardan yargılanırlar.

Tedavi ve Denetimli Serbestlik Süreci

TCK 191 kapsamında yakalanan veya hakkında soruşturma açılan bir kişi, doğrudan hapis cezasıyla yüzleşmek yerine bir tedavi ve denetimli serbestlik sürecine tabi tutulur. Kanun, uyuşturucu kullanıcılarına 5 yıllık bir deneme süresi tanıyarak bu dönemde rehabilite olmalarını hedeflemektedir. Bu sürecin adımları şu şekilde özetlenebilir:

  1. Soruşturma ve Erteleme Kararı: Güvenlik güçlerince yakalanan veya hakkında uyuşturucu kullanma suçu nedeniyle soruşturma başlatılan şüpheli için Cumhuriyet savcısı, herhangi bir ön şart aramaksızın 5 yıl süreyle kamu davasının açılmasını erteler. Bu karar, TCK 191’in 2. fıkrası gereği zorunlu olup savcının takdirine bırakılmamıştır. Erteleme kararının şüpheliye tebliğ edilmesiyle birlikte savcı, erteleme süresi içinde kurallara uymazsa hakkında dava açılacağını da yazılı olarak bildirir. (Savcının bu uyarısı, kişinin 5 yıl içinde yine uyuşturucu kullanması veya tedbirleri ihlâl etmesi halinde ceza davasının devreye gireceğini açıkça ortaya koyar.)
  2. Denetimli Serbestlik ve Tedavi: Erteleme kararıyla birlikte şüpheli hakkında derhal denetimli serbestlik tedbiri uygulanmaya başlanır. Kanun, denetimli serbestlik süresinin asgari 1 yıl olacağını belirtmektedir. Gerek görülürse savcılık bu süreyi 6 ay periyotlarla uzatarak toplamda en fazla 3 yıla kadar çıkarabilir. Denetimli serbestlik sürecinde yükümlü (şüpheli), düzenli aralıklarla Denetimli Serbestlik Müdürlüğü’ne giderek imza verme, eğitim veya rehabilitasyon programlarına katılma gibi yükümlülüklere tabi tutulur. Gerek görülürse tedaviye tabi tutulma kararı da alınabilir; örneğin bağımlılık seviyesi yüksek kişiler için bir sağlık kuruluşunda tedavi görme yükümlülüğü getirilebilir. Ayrıca savcı, erteleme süresi boyunca şüphelinin uyuşturucu kullanıp kullanmadığını denetlemek amacıyla yılda en az iki defa ilgili kuruma sevk edilerek testten geçirilmesine karar verir Bu sayede kişinin tedbir süresinde uyuşturucu kullanmaya devam edip etmediği takip edilir.
  3. İhlal Durumu – Dava Açılması: Şüpheli, denetimli serbestlik ve tedavi sürecinde kendisine yüklenen tüm yükümlülüklere uyma sorumluluğuna sahiptir. Erteleme süresi (5 yıl) içinde eğer şüpheli: (a) kendisine verilen görevlere, imza atma veya tedavi gibi yükümlülüklere uymaz ve uyarılara rağmen uyumsuzluğu sürerse, veya (b) bu süre zarfında yeniden uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanır ya da kullanmak için uyuşturucu madde bulundurur, o zaman savcılık erteleme kararını kaldırarak hakkında kamu davası açılmasına karar verir. Yani kişi denetimli serbestlik tedbirini ihlâl ederse, askıda olan ceza yargılaması aktif hale gelir ve fail TCK 191’de öngörülen hapis cezasıyla yargılanır. İhlal hâlleri kanunda açıkça sayılmıştır: yükümlülüklere ısrarla uymamak, tekrar uyuşturucu kullanmak veya kullanma amacıyla uyuşturucu madde bulundurmak gibi durumlar bu kapsamdadır.Bu koşullardan biri gerçekleştiğinde 5 yıllık süre dolması beklenmeden yargılama süreci başlar.
  4. Sürecin Başarıyla Tamamlanması: Şüpheli, kendisine tanınan 5 yıllık deneme süresi boyunca hiçbir ihlalde bulunmazsa – yani ne tekrar uyuşturucu kullanır/bulundurur, ne de denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine aykırı davranır – sürenin sonunda hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilir. Bu, kişinin ceza davası açılmadan, herhangi bir mahkûmiyet almadan süreci tamamladığı anlamına gelir. Başarıyla tamamlanan denetimli serbestlik süreci sonunda kişi sabıkasız olarak hayatına devam edebilir. Böylece TCK 191, uyuşturucu kullanıcılarına “şartlı bir ikinci şans” tanımış olmaktadır. (Not: Kanun uyarınca, erteleme süresi başarıyla bitip hakkında kovuşturma açılmayan kişi, eğer daha sonra tekrar aynı suçu işlerse yeni bir 5 yıllık erteleme hakkından yararlanabilir mi sorusu akla gelebilir. Mevzuat, ilk erteleme döneminde ihlal yapmayanlar için sonraki suçta yeniden erteleme yasağı getirmemiştir. Ancak önceki erteleme dönemini ihlal ettiği için hakkında dava açılan bir kişi, aynı suçu tekrar işlerse ikinci kez erteleme uygulanamaz.

Uygulamadaki Sorunlar ve Eleştiriler

TCK 191’de öngörülen erteleme ve denetimli serbestlik modeli, uyuşturucuyla mücadele politikası açısından çeşitli tartışmaları da beraberinde getirmiştir. Uygulamada karşılaşılan bazı sorunlar ve dile getirilen eleştiriler şöyle özetlenebilir: Daha fazla bilgi için Avukat Efekan EFE ile iletişime geçin.

  • “Cezasızlık” Endişesi: İlk defa uyuşturucu kullanırken yakalanan kişiye hemen hapis cezası verilmeyip sürecin ertelenmesi, bazı çevrelerce uyuşturucu kullanımını suç olmaktan fiilen çıkarıyor şeklinde eleştirilmiştir. Özellikle kamuoyunda, gençler arasında “nasıl olsa ilk seferde ceza almam” şeklinde yanlış bir algı oluşabileceği endişesi dile getirilmektedir. Kanundaki bu yaklaşımın caydırıcılığı azaltabileceği ve kullanıcıları cesaretlendirebileceği yönünde görüş bildirenler olmuştur.
  • Mücadele Açısından Sakıncalar: Uyuşturucu ile mücadele eden birimler ve bazı uzmanlar, kullanıcıya ikinci bir şans tanımanın pratikte mücadeleyi zorlaştırabileceğini ileri sürmektedir. Bu görüşe göre, bağımlılara yardım amacı taşıyan erteleme sistemi kötüye de kullanılabilir ve uyuşturucu kullanımının yaygınlaşmasına engel olmakta yetersiz kalabilir. Nitekim bir ceza hukuku avukatı, TCK 191’deki düzenlemenin kullanıcıya bir bakıma “ikinci bir şans” tanıdığı halde, uygulamada uyuşturucu kullanımıyla mücadeleyi aksatabilecek durumlar ortaya çıkarabileceğini ifade ederek bu yöndeki çekinceleri dile getirmiştir.Bazı eleştirmenler, yasa uygulayıcılarının ilk seferde kullanıcıları serbest bırakmasının uyuşturucuya karşı toplumsal mücadeleyi zayıflatabileceğini savunmaktadır.
  • Satıcı-Kullanıcı Ayrımındaki Güçlükler: TCK 191 uygulamasında en çok tartışılan konulardan biri, yakalanan kişinin gerçekten “kullanıcı” mı yoksa küçük ölçekli satıcı mı olduğunun tespitidir. Eleştirilerden biri, uyuşturucu ticareti yapan bazı kişilerin yakalandıklarında kendilerini “içici” (kullanıcı) olarak gösterip madde 191’in sunduğu erteleme avantajından yararlanmaya çalışabileceği yönündedir. Bu durum, yargılama makamları açısından zorlayıcı bir ayrım ortaya çıkarmaktadır. Yargıtay, bu sorunu aşmak için, sadece ele geçirilen uyuşturucu miktarına bakarak karar verilmesini doğru bulmamış ve failin gerçek kastının incelenmesi gerektiğini vurgulamıştır. Hatta kuşku hâlinde sanığın eyleminin kullanım amacıyla olduğunun kabul edilmesi (yani şüpheden sanık yararlanır ilkesinin uygulanması) yönünde kararlar bulunmaktadır.Böylece yüksek yargı, gerçekten kullanıcı olanların haksız yere “satıcı” olarak cezalandırılmaması için hassasiyet göstermektedir. Ancak bu ayrımı yapmak pratikte her zaman kolay olmayıp, mahkemelerin ele geçen delillere, uyuşturucu madde miktarına ve sanığın davranışlarına ilişkin kapsamlı değerlendirme yapmaları gerekmektedir.
  • Denetimli Serbestlik Uygulamasındaki Aksaklıklar: Tedavi ve denetimli serbestlik sürecinin uygulanması da pratikte bazı sorunlara sahne olmuştur. Özellikle denetimli serbestlik müdürlüklerinin iş yükünün artması, her vakaya yeterli takip ve rehberlik sağlanması noktasında zorluklar yaratabilmektedir. Bunun yanında, bürokratik ve teknik aksaklıklar da zaman zaman gündeme gelmiştir. Örneğin, bazı vakalarda bağımlıya tedavi için çağrı tebligatının doğru adrese yapılmaması veya geç yapılması gibi nedenlerle, kişi aslında kurallara uymak istemediği halde uymamış gibi değerlendirilebilmektedir. Yargıtay kararlarında, usulüne uygun tebligat yapılmadan denetimli serbestlik yükümlülüklerini ihlal ettiği gerekçesiyle hakkında dava açılan sanıklar yönünden bu durumun hak ihlali sayıldığı görülmüştür. Bu tür usuli problemler nedeniyle bazı dosyalar yüksek mahkemece bozulmuş, böylece denetimli serbestlik sürecinin uygulanmasında daha dikkatli olunması gerektiği vurgulanmıştır. Özetle, sistem iyi niyetli bir amaç taşısa da sahada etkin uygulanması ve takibi konusunda geliştirilmesi gereken yönler bulunmaktadır.

Yargıtay Kararları Işığında Uygulama Örnekleri

Bursa Ceza Avukatı

Yargıtay (Türkiye Cumhuriyeti Yargıtay’ı), madde 191’in uygulanmasına dair birçok emsal karar vermiş ve alt mahkemelere yol gösterici ilkeler belirlemiştir. Önemli Yargıtay kararları ve uygulama örneklerinden bazıları şöyledir:

  • Tedavi Sürecinde Tekrar Kullanım Durumu: Yargıtay 10. Ceza Dairesi’nin 2014 yılında verdiği emsal bir kararda, tedavi ve denetimli serbestlik süreci devam ederken tekrar uyuşturucu kullanan bir kişinin bu ikinci fiili için ayrıca cezalandırılamayacağına hükmedilmiştir. Somut olayda, “kullanmak için uyuşturucu bulundurma” suçundan yargılanan sanık E.O., dava sürerken yeniden uyuşturucu kullanmış ve yerel mahkeme bu ikinci eylem için hapis cezası vermişti. Ancak Yargıtay, 6545 sayılı Kanun ile değiştirilen TCK 191 hükümlerini gerekçe göstererek bu kararı bozdu. Bu içtihat doğrultusunda, 5 yıllık erteleme süresi içinde işlenen yeni kullanım eylemleri nedeniyle ayrı bir dava açılmaması, bunların mevcut erteleme dosyası kapsamında değerlendirilmesi gerektiği anlaşılmıştır. Nitekim Yargıtay kararının ardından birçok yerel mahkeme, denetimli serbestlik altındaki bağımlıların tedavi sürecinde yakalandıkları yeni kullanımları için ikinci bir ceza yoluna gitmemeye başlamıştır.
  • Kişisel Kullanım Miktarına İlişkin Sınırlar: Yargıtay kararları, ne kadar uyuşturucu maddenin “kişisel kullanım” kapsamında kabul edilebileceğine dair bazı ölçütler ortaya koymuştur. Her ne kadar her olayın koşullarına göre değerlendirme yapılması gerekse de, yüksek mahkemenin bazı içtihatları yakalanan maddenin türü ve miktarı bakımından sınır örnekler vermektedir. Örneğin Yargıtay, esrar (kenevir) maddesinde yıllık yaklaşık 1 kilograma kadar bulundurmayı, eğer satış amacı gösteren başka delil yoksa, kişisel kullanım sınırları dahilinde kabul edebilmektedir Benzer şekilde, eroin ve kokain gibi uyuşturucularda ~20 gram civarındaki miktarların, sentetik haplarda ise etken maddeye göre yaklaşık 50 adet hapın kullanıcı tarafından bulundurulabilecek makul miktarlar olabileceği belirtilmiştir. Bu sınırlar, elbette ki katı bir kural olmayıp, yanında başka delillerin bulunmaması hâlinde geçerlidir. Yani bir kişinin üzerinde 15-20 gram eroin yakalanması durumunda, eğer bu kişinin satıcılık yaptığına dair başka bir işaret yoksa, bu miktar kendi kullanımı için stok yapmış olabileceği şeklinde yorumlanabilir. Buna karşılık belirtilen miktarların üzerinde uyuşturucu bulunduran veya uyuşturucuyu başkalarına satma hazırlığında olduğuna dair deliller bulunan kişiler hakkında uyuşturucu ticareti suçundan işlem yapılması gerektiği Yargıtay’ın vurguladığı bir noktadır.
  • Delil Yetersizliğinde Kullanıcı Lehine Karar: Yargıtay, uyuşturucu kullanma suçlarında somut delil durumuna özel önem atfetmektedir. Özellikle, üzerinden fiziken uyuşturucu madde ele geçirilemeyen durumlarda, yalnızca soyut beyanlara dayalı mahkûmiyet kararları Yargıtay tarafından bozulmaktadır. Örneğin, bir kişinin uyuşturucu kullandığına dair sadece tanık ifadeleri veya telefon dinleme kayıtları mevcutsa fakat kişinin üzerinde ya da kan testinde uyuşturucu madde tespit edilmemişse, bu kişi hakkında cezaya hükmedilemeyeceği yönünde Yargıtay kararları vardır. Yüksek mahkeme, ele geçirilemeyen uyuşturucu maddelerle ilgili soyut iddialara dayanılarak hüküm kurulamayacağını belirtmiştir. Bu durum, ceza hukukunun temel prensiplerinden biri olan “şüpheden sanık yararlanır” ilkesinin bu suç tipi açısından da uygulandığını göstermektedir. Yani yeterli somut delil olmadığında, kişinin uyuşturucu kullandığı şüphesi varsa dahi, bu şüpheyle mahkûmiyet verilemez; kullanıcılar lehine karar verilmelidir. Bu yaklaşım, haksız mahkûmiyetleri önlemek adına Yargıtay’ın benimsediği önemli bir ilkedir.

2025 Torba Kanunu’nda TCK 191’e Dair Bir Değişiklik Var mı?

Kanun koyucu, uyuşturucu kullanım suçuna ilişkin mevzuatı gerektiğinde güncellemektedir. Yakın geçmişte örneğin 28 Temmuz 2014 tarihli 6545 sayılı Kanun ve 28 Mart 2023 tarihli 7445 sayılı Kanun ile TCK 191’de önemli değişiklikler yapılmıştır. Bu değişikliklerle, madde metninin bazı fıkraları yenilenmiş ve denetimli serbestlik sürecine dair hükümler güncellenmiştir (örneğin 2023 değişikliğiyle erteleme süresinde yılda en az iki kez test yapılması şartı eklendi)

Peki 2025 yılında çıkarılan veya gündeme gelen torba yasalarda TCK 191’e dair yeni bir düzenleme bulunuyor mu? Mevcut duruma göre, 2025 yılı itibarıyla TCK 191. madde hükmünde değişiklik yapan bir yasa yürürlüğe girmemiştir. Özellikle 2023’te yapılan kapsamlı değişiklikten sonra, 2025 içerisinde TBMM’de kabul edilen torba kanunlar incelendiğinde, madde 191’e ilişkin herhangi bir yeni madde veya revizyon görülmemektedir. Dolayısıyla, TCK 191’in hükümleri 2025 yılında da 2023’teki değişiklikler sonrası şekliyle yürürlüktedir. Özetle, 2025 yılında madde metninde bir değişiklik yapılmamış, ceza miktarı ve denetimli serbestlik uygulaması aynen devam etmiştir.

(Not: Mevzuat dinamik bir yapıya sahip olduğundan, ilerleyen yıllarda uyuşturucu ile mücadele politikalarına göre TCK 191’de yeniden değişiklikler gündeme gelebilir. Bu nedenle, en güncel resmi mevzuatın ve tekliflerin takip edilmesi önerilir.)

Sonuç: Cezalandırma mı, Tedavi mi?

TCK 191 ile getirilen düzenleme, “uyuşturucu kullanıcısının cezalandırılmasından ziyade tedavi edilmesi” yaklaşımını Türk ceza hukukuna yerleştirmiştir. Kanun koyucu, uyuşturucu maddeyle yakalanan bir kişiye doğrudan hapis cezası vermek yerine onu denetime ve tedaviye tabi tutarak topluma kazandırmayı amaçlamıştır. Bu bakış açısı, bağımlılığı bir sağlık sorunu olarak ele alıp cezadan çok rehabilitasyon yolunu tercih etme eğilimindedir. Nitekim uzmanlar da uyuşturucu bağımlılığıyla mücadelenin uzun vadede yargı kararlarıyla değil, etkili tedavi yöntemleriyle mümkün olabileceğini vurgulamaktadır

Elbette ki TCK 191 tamamen cezasızlık anlamına gelmez: Bağımlı kişi verilen şansı kullanmaz, denetimli serbestlik gereklerini ihlâl eder veya tekrar uyuşturucu suçunu işlerse, hakkında cezai yaptırım uygulanması kaçınılmaz olacaktır. Bu yönüyle madde 191, cezalandırma ile tedavi arasında dengeli bir model sunmaktadır. İlk etapta tedavi ve denetim önceliklidir, ancak bu imkan kötüye kullanılırsa hapis cezası devreye girmektedir. Sonuç olarak, Türk Ceza Kanunu’nun 191. maddesi, uyuşturucu kullanıcılarına “önce tedavi, sonra gerekirse ceza” prensibiyle yaklaşan modern bir düzenlemedir. Bu yaklaşım, uyuşturucu suçu ile mücadelede hem kamu güvenliğini hem de bireyin rehabilitasyonunu gözetmeyi amaçlayan insan odaklı bir politika olarak değerlendirilebilir.

Facebook
Twitter
Email
Print
Picture of Avukat Efekan EFE
Avukat Efekan EFE

Avukat Efekan EFE, 7 yıllık tecrübesi ile Bursa'da Avukat olarak hizmet vermektedir.

Hemen Bilgi Al

Aklınızdaki tüm soru, görüş ve önerileriniz için hemen bizden bilgi alabilirsiniz.
Hemen Arayın