Nişan Takılarının İadesi ( TMK md 122 )

nişanın bozulması halinde takıların iadesi

Nişanlılık ve Bozulmasının Sonuçları (TMK 118-123)

Nişanlılık, evlenme vaadiyle kurulmuş bir aile hukuku sözleşmesidir. Türk Medeni Kanunu’nun 118. maddesine göre nişanlanma, karşılıklı “evlenme vaadiyle” gerçekleşir. Yargıtay’ın da belirttiği gibi nişanlanma için özel bir şekil şartı yoktur; yani nişan merasimi yapılmasa da tarafların birbirleriyle evleneceklerine dair karşılıklı iradeleri yeterlidir.. Nişanlı çiftler arasında evliliği gerçekleştirme ve sadakat yükümlülüğü başlasa da (TMK 119), kanun evliliğe zorlama hakkı vermez. Örneğin, bir taraf nişanı sona erdirince diğerini mahkemeye vererek evliliğe zorlayamaz (TMK 119).

Nişanlılıkta ayrıca sınırları vardır: Küçük veya kısıtlı bir kişi, yasal temsilcisinin onayı olmadıkça nişanlılığı bağlayıcı hale getiremez. Yani ergin olmamış bir gencin veya kısıtlı bireyin nişanlanması, ana-baba rızası olmadan geçerli sayılmaz. Bu düzenleme, ailedeki rızayı ve korumayı gözetir.

Nişanın bozulmasının sonuçları nelerdir?

Nişanın haklı veya haksız sebeple bozulması halinde hukuki sonuçlar farklıdır. Kanunlara göre nişanlılığın sona ermesi, evliliğin gerçekleşmemesi anlamına gelir ve bundan doğan talepler için özel hükümler vardır. Öncelikle, nişanlılık sona erdiğinde hiç kimsenin diğerini evlenmeye zorlayacak dava hakkı yoktur. Ayrıca, nişanın bozulmasına ilişkin önceden kararlaştırılmış cayma tazminatı veya ceza şartı da dava edilemez.

Nişanlılıktaki en önemli ayrım, nişanın haklı sebep ile mi yoksa haklı sebep olmaksızın mı bozulduğudur. Eğer nişanlılık, dürüstlük kurallarına göre beklenemeyecek bir nedenle sona erdirilmişse bu haklı bozma sayılır ve bozan tarafın maddi veya manevi tazminat yükümlülüğü doğmaz. Diğer durumlarda, yani nişan haklı bir gerekçe olmadan bozulmuşsa haksız bozma söz konusudur. Haksız bozulmada kanun, kusurlu tarafı çeşitli yükümlülüklere bağlar. Şöyle özetleyebiliriz:

  • Maddi tazminat (TMK 120): Haksız nişan bozma halinde kusurlu taraf, diğer kişinin evlenme amacıyla yaptığı harcamalar ve katlandığı maddî fedakârlıklar için uygun miktarda tazminat ödemek zorundadır. Bu, tarafların evlenmeye dair güvenini yıkan masrafları kapsar. Ayrıca nişan masrafları (örneğin yüzük, tören hazırlığı) da göz önünde tutulur. Aynı hakkın ana-babalara ya da onlar gibi davrananlara da tanındığı (onların harcamaları için tazminat isteyebileceği) TMK 120’de belirtilmiştir.
  • Manevî tazminat (TMK 121): Nişanın bozulması sonucu bir tarafın kişilik hakları saldırıya uğramışsa, haklı taraf kusurlu olandan manevi tazminat isteyebilir. Bu tazminat, yaşanan üzüntü veya darbe sonucunda tarafın kişilik değerlerinde meydana gelen aşırı zarar için ödenir. Ancak kanun, sırf nişanın bozulması nedeniyle oluşan olağan bir üzüntünün tek başına manevi tazminat hakkı doğurmayacağını vurgular. Yargıtay kararlarında da bu ilke yinelenmiştir: Nişanlılığın bitmesi doğal bir keder yaratır, fakat bu kederin manevi tazminata hükmetmek için yeterli olmadığı; tazminat için kişilik haklarında fahiş (olağanüstü) bir zarar olması gerektiği kabul edilmektedir. Örneğin Yargıtay 3. Hukuk Dairesi, 2019 tarihli bir kararında, nişanın haksız sona ermesi yanında “davacının kişilik haklarının da ihlal edilmiş olması” şartını aramıştır.
  • Hediyelerin iadesi (TMK 122): Nişanlılık evlenme dışındaki herhangi bir sebeple sona ererse, nişanlıların birbirlerine veya nişanlının ana-babası ya da onlar gibi davrananların, diğer nişanlıya verdikleri alışılmışın dışındaki hediyeler geri istenebilir. Yani nişan bozulduğunda taraflar; evlilik amacını aşan biçimde verdikleri takı, telefon, ev eşyası gibi kıymetli hediyeleri geri talep edebilir. Bu hüküm, hediyelerin aynen (mümkünse) veya mislen (aynı değerde başka eşya ile) iadesini öngörür.
  • Sonuç: Haklı bir sebeple bozulmuş nişanlılıkta karşı taraftan maddi/manevi tazminat talep edilemez, ancak yukarıdaki koşullarda hediyeler geri alınabilir. Haksız bozulmada ise karşı taraf TMK 120 ve 121 uyarınca maddi ve manevi tazminat talep edebilir (ayrıca TMK 122 gereği hediyeler geri istenebilir). Özetle, nişanın bitmesinin hukuki sonuçları bu üç maddeyle düzenlenmiştir.

Haklı bozulma örnekleri: Nişanın haklı sebeple bozulması, nişanlılardan birinin evlenme güveni içinde kalmasını dürüstlük kuralı gereği imkânsız kılan durumlarda söz konusudur. Örneğin, nişanlının ağır bir suç işlemesi, iyileşmesi mümkün olmayan hastalığa yakalanması, sürekli alkol sorunu veya aldatma gibi nedenler haklı bozma sebebi sayılabilir. Bu hallerde nişanı sona erdiren taraf kusursuz addedilir; TMK 120/121 kapsamında tazminat ödemez. Öte yandan yukarıdaki durumlardan herhangi biri yokken nişan bozulursa, bu haklı sebep olmaksızın nişanın bozulması kabul edilir ve haksız bozmanın sonuçları doğar.

Nişanın bozulması sonrası maddi ve manevi tazminat davaları

Maddi tazminat (TMK 120): Nişanlılık haksız olarak bozulduğunda, kusurlu taraf, karşı tarafın evlenme amacıyla yaptığı masraflar ve katlandığı diğer mali fedakârlıkları tazmin etmekle yükümlüdür. Yargı açıklamalarına göre bu harcamalar, nişanlanmanın geçerli sayılacağı varsayılarak yapılan masraflardır. Örnek olarak aşağıdaki türden giderler maddi tazminat konusu olabilir:

  • Düğün ve nişan hazırlıkları: Düğün salonu/kirası, süsleme ve organizasyon masrafları, yiyecek/içecek, söz yüzüğü gibi tören harcamaları.
  • Ev eşyası ve konaklama düzenlemeleri: Mobilya ve beyaz eşya alımları, kiralanan evin depozitosu, ev tadilat maliyetleri gibi giderler.
  • Balayı masrafları: Seyahat, konaklama ve benzeri harcamalar.

Bu masrafların dürüstlük kuralı çerçevesinde yapılmış olması gerekir. Gereğinden fazla veya gereksiz harcama kabul edilmez (örnek: zengin nişanlı çiftin abartılı bir balayı masrafı vs.). Mahkeme, harcamaların tutarını tarafların ekonomik ve sosyal durumuna, yerel örf ve adetlere göre değerlendirir.

Ayrıca TMK 120, maddi tazminat hakkını nişanlıların anne ve babalarına da tanır. Yani, anne-babası nişanlıya evlilik hazırlığı için masraf yapmışsa bu masrafları da kusurlu nişanlıdan talep edebilir. Örneğin; ev eşyalarını kızının ailesi almışsa, nişanı bozanın o masrafları tazmin etmesi gerekir. Yargıtay da anne-babalara tanınan bu hakka vurgu yapmıştır. Aykut Hukuk bürosunun açıklamasına göre, anne-babalar kendi üzerine yapılan doğrudan harcamaları nişanı bozan taraftan isteyebilirler; ancak nişan için kendileri yaptıkları kişisel harcamalar (örneğin kendileri için aldıkları giysi, yol masrafı) talep edilemez.

Manevî tazminat (TMK 121): Haksız nişan bozulması sonrası diğer tazminat yolu manevi tazminattır. TMK 121’e göre, nişan bozma yüzünden kişilik hakları saldırıya uğrayan taraf, kusurlu taraftan uygun miktarda para (manevi tazminat) talep edebilir. Bu tazminat kişinin yaşadığı manevi acının telafisi amacıyla verilir. Ancak manevi tazminatta yukarıda da belirtildiği üzere, sadece nişanın bozulmuş olması tek başına yeterli değildir.

Kanun ve Yargıtay uygulaması, manevi zarar için “kişilik hakkı ihlali” gerektiğini belirtir. Bu da şiddetli bir üzüntü veya onur kırılması durumu demektir. Aykut Hukuk örneğinde belirtildiği gibi, tarafların nişanın bozulmasından duyduğu doğal hayal kırıklığı manevi tazminat için yeterli sayılmaz; zarar görenin kişisel değerlerinin olağanüstü derecede zarara uğraması aranır. Özetle, manevi tazminat şartları şöyledir: (1) Nişan bozulmuş olmalı, (2) bozulma haksız olmalı, (3) davacının kişilik hakları fahiş şekilde zarar görmüş olmalı.

Yargıtay kararları da bu yorumu destekler. Örneğin, Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2019/9756 E., 2019/2076 K. sayılı kararında, TMK 121 kapsamında manevi tazminata hükmedilmesi için sadece nişanın bozulmasının yetmeyeceğini; davacının kişilik hakkının açıkça ihlal edilmiş olması gerektiğini vurgulamıştır. Bu ve benzeri içtihatlarda Yargıtay, sırf “üzüntü” veya “hayal kırıklığı” gerekçesiyle manevi tazminatı reddeder.

Nişanda verilen hediyelerin geri alınması

Nişanlılık sona erdiğinde hediyelerin iadesi önemli bir meseledir. Türk Medeni Kanunu’nun 122. maddesi, nişan evlenme dışındaki bir nedenle (örneğin nişanın bozumu veya taraflardan birinin ölümü gibi) sona ererse, nişanlıların kendileri ile ana babalarının verdikleri alışılmışın dışındaki hediyelerin geri istenebileceğini öngörür. Bu düzenleme, hediye verenin iyiniyetine aykırı zenginleşmeyi önlemek amacı taşır.

Hangi hediyeler iade edilir? “Alışılmış dışı” (mutad dışı) hediyeler, normal kullanımda hızla harcanmayan, değerli ya da kalıcı eşyalar olarak tanımlanır. Örneğin bir Yargıtay kararında, altın takı ve cep telefonu gibi kıymetli eşyalar alışılmış dışı sayılarak iadesi gereken hediyeler arasında sayılmıştır. Aynı kararda kıymet takdirinde altın yüzüğün, cep telefonunun bedeli belirlenmiş ve bu tutarlar iade edilmesi gereken hediye değeri olarak kabul edilmiştir.

Buna karşılık, Yargıtay’ın başka bir kararında düğün masraflarıyla birlikte çok sayıda altın bilezik, kolye vb. hediyeler “alışılmış (mutad)” kabul edilmiş ve davanın reddine karar verilmiştir. Bu da gösteriyor ki altın takılar daima iade edilir demek yanlış; nişan geleneklerine göre bazen “alışılmış hediye” addedilebiliyor. Sonuç olarak, hediye iadesinde temel ölçüt “alışılmışlık”tır: Verilen eşyanın kullanım ömrü, değeri ve yerel adetler dikkate alınarak iade kararı verilir. Alışılmış sayılan (örneğin giysi, tüketilen gıda, çiçek gibi) hediyeler iade edilmez.

Eğer hediyenin aynen veya mislen iadesi mümkün değilse, TMK 122 öngördüğü üzere sebepsiz zenginleşme hükümleri uygulanır. Yani benzer değerde malın, nakit bedelin ya da başka bir edimin iadesi istenir.

Yargıtay 2008/14528 E., 2008/17279 K. sayılı kararında, bir davada altın nişan yüzüğü, kolye ve cep telefonu gibi hediyeleri alışılmış dışı saymış ve bizzat iadesine hükmetmiştir. Aynı karar, bazı düğün masraflarını da hediye kapsamında değerlendirerek tazminat hesaplamasına katmıştır. Buna karşılık, Yargıtay 2005/6843 E., 2005/7705 K. sayılı kararında çok sayıda altın ziynet eşyasını mutad hediye sayarak iade talebini reddetmiştir. Bu örnekler, hediyelerin iadesi konusunda mahkemelerin yoğun şekilde ölçüt aradığına işaret eder.

Dava açma süresi ve zamanaşımı süreleri

Nişanlılığın sona ermesinden doğan tüm dava hakları, TMK 123’ün 1 yılı içinde kullanılması gereken haklardır. Kanun bu hakkı, nişanın sona erdiği tarihten itibaren bir yıllık zamanaşımı süresine bağlamıştır. Yani ister maddi ister manevi tazminat, istenen hediyelerin iadesi olsun; ilgili dava veya talep en geç nişanın bitiminden itibaren bir yıl içinde açılmalıdır. Aksi takdirde dava zamanaşımına uğrar ve artık sonuç alınamaz. Bu bir yıllık süre hem evlilik dışı ayrılma (bozma) hem ölümlü sonlanma durumları için aynı işlektir. Örnek olarak, Aykut Hukuk bürosu da nişan bozulmasından kaynaklanan davaların zamanaşımının 1 yıl olduğunu belirtmiştir.

Yargıtay kararlarında da bu süreye dikkat edilmiştir. Zamanaşımı, davanın değil hakkın kaynağı olan nişanın sona erme tarihinden itibaren başlar. Dolayısıyla nişanı bozan taraf ne kadar hızlı harekete geçerse, karşı tarafın haklarını koruması o kadar kolay olur. Bu nedenle dava açma ve bildirim sürelerine dikkat etmek çok önemlidir.

Sonuç olarak, nişanlılık hukuku (TMK 118-123) nişanın tanımını, bozulma durumunda taraflara doğan yükümlülükleri ve hakları ayrıntılı şekilde düzenler. Nişanlılık, evlilik öncesi taraflar arasında güvene dayanan bir ilişkidir; bozulduğunda TMK 120-122 uyarınca tarafların yaptığı maddi harcamalar ve manevi zararlar gözetilir. Örneğin Yargıtay kararları, iade edilecek hediyeler ve tazminat koşulları hakkında somut uygulamalar sunar. Halka yönelik bu bilgi notunda özetlenen hükümler, kanunun nişanlılığı güvence altına alma amacını ve nişan bozulması halinde adaletin nasıl sağlanacağını açıkça ortaya koymaktadır. Daha fazla bilgi için Avukat Efekan Efe ile iletişime geçiniz.

Facebook
Twitter
Email
Print
Picture of Avukat Efekan EFE
Avukat Efekan EFE

Avukat Efekan EFE, 7 yıllık tecrübesi ile Bursa'da Avukat olarak hizmet vermektedir.

Hemen Bilgi Al

Aklınızdaki tüm soru, görüş ve önerileriniz için hemen bizden bilgi alabilirsiniz.
Hemen Arayın