1.Tazminat Davalarına Genel Bakış

Giriş: Hukuk sistemimizde tazminat davası, bir haksız fiil veya hukuka aykırı bir işlem sonucunda uğranılan zararların giderilmesi amacıyla açılan dava türüdür. Bu zararlar maddi (örneğin malvarlığındaki kayıplar, tedavi masrafları, gelir kaybı) veya manevi (örneğin yaşanan acı, elem, itibar zedelenmesi) olabilir. Birçok farklı durumda kişi ya da kurumlar maddi ve manevi tazminat talep edebilir: İş kazaları, trafik kazaları, sözleşme ihlalleri, suç teşkil eden eylemler, tıbbi hatalar, boşanmaya yol açan olaylar, telif hakkı ihlalleri veya basın-yayın ve sosyal medya üzerinden kişilik haklarına saldırılar bunlardan bazılarıdır. Aşağıda, Bursa avukat Efekan Efe’nin derlediği bilgiler ışığında, bu çeşitli durumlarda maddi ve manevi tazminat davası açılmasının şartları ve özellikleri incelenecektir.

İş Kazasından Kaynaklı Maddi ve Manevi Tazminat Davası

İşçinin iş yerinde veya işin yürütümü sırasında kaza geçirmesi sonucunda bedenen veya ruhen zarar görmesi, ya da ölümü halinde yakınlarının zarar görmesi durumunda, işverene karşı maddi ve manevi tazminat davası açılabilir. Bir olayın “iş kazası” sayılabilmesi için Sosyal Güvenlik mevzuatına göre değerlendirilmesi gerekir; iş yerinde olmasa bile işle bağlantılı gerçekleşen kazalar da bu kapsamdadır. İş kazası geçiren işçi, uğradığı maddi zararları (örneğin tedavi giderleri, çalışma gücü kaybından doğan gelir kaybı) talep edebilir. Manevi tazminat ise iş kazasının işçide bıraktığı psikolojik travma, acı ve ıstırap gibi manevi zararların karşılığıdır.

İş kazası sonucu ölüm meydana gelmişse, ölen işçinin bakmakla yükümlü olduğu yakınları da tazminat isteyebilir. Özellikle destekten yoksun kalma tazminatı adı altında, vefat edenin sağlığında sağladığı maddi desteğin yitirilmesinden kaynaklanan zarar, işveren tarafından karşılanmalıdır. Bursa Avukat Efekan Efe, iş kazalarında tazminat davası açmadan önce kazanın Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) nezdinde iş kazası olarak tespit edilmesinin ve gerekli idari başvuruların yapılmasının önemine dikkat çekmektedir. Tazminat davasında işverenin kusuru ve ihmalinin varlığı, Türk Borçlar Kanunu md.49 uyarınca haksız fiil sorumluluğunu doğurur. İş kazasına maruz kalan çalışanlar veya hak sahipleri, işverenin gerekli iş güvenliği önlemlerini almaması gibi kusurlu davranışları sonucu zarara uğramışlarsa, uğradıkları maddi kayıplar ile manevi acılar için işverenden tazminat talep edebilirler.

Trafik Kazası Nedeniyle Maddi ve Manevi Tazminat Davası

Trafik kazaları da sıkça maddi ve manevi tazminat davası konusunu oluşturur. Bir aracın sebep olduğu kazada yaralanan kişi, bizzat kazanın sorumlularına (kusurlu sürücü, araç işleteni veya sigorta şirketi gibi) karşı maddi ve manevi tazminat talebinde bulunabilir. Yaralanma durumunda mağdur, maddi tazminat olarak tedavi giderlerini, çalışma gücünü kaybettiyse buna bağlı gelir kaybını veya diğer maddi kayıplarını isteyebilir. Ayrıca yaşadığı fiziksel acı ve hayat kalitesindeki düşüş nedeniyle manevi tazminat da talep edebilir. Eğer kaza, mağdurun yaşamını yitirmesine yol açmışsa, ölen kişinin yakınları (eş, çocuk, anne-baba gibi destekten yoksun kalanlar) hem maddi hem manevi tazminat davası açabilirler.

Trafik kazalarından kaynaklı davalarda hukuki sorumluluk, haksız fiil ilkelerine dayanır. Bu nedenle kazada kusurlu sürücüyle birlikte aracın ruhsat sahibi (işleten) de sorumluluk altında olabilir. Zorunlu mali sorumluluk sigortası (trafik sigortası) da belirli limitlere kadar zararları karşılamaktadır ancak zarar tam karşılanmazsa ek tazminat için dava yoluna gidilir. Bursa avukat Efekan Efe, trafik kazası tazminat davalarında kazanın oluş şeklinin ve kusur oranlarının doğru tespitinin, tazminat miktarının belirlenmesinde kritik rol oynadığını vurgulamaktadır. Ayrıca trafik kazalarında ceza soruşturması da yürütülebilir; kusurlu sürücü hakkında ceza davası açılması, manevi tazminat taleplerini destekleyen unsurlar yaratabilir. Bu tür davalarda zararın kapsamlı hesaplanması için genellikle bilirkişi incelemeleri yapılır ve zamanaşımı süresi haksız fiil kurallarına (kural olarak 2 yıl, en fazla 10 yıl) göre uygulanır.

Sözleşme İhlali Nedeniyle Maddi ve Manevi Tazminat Davası

Bir sözleşmenin taraflarından birinin yükümlülüklerini hiç veya gereği gibi yerine getirmemesi durumunda, diğer taraf çeşitli tazminat taleplerinde bulunabilir. Sözleşme ihlali nedeniyle açılan maddi ve manevi tazminat davalarında, öncelikle sözleşmenin geçerli şekilde kurulmuş olması ve karşı tarafın borcunu ihlal etmesi gerekir. İhlal sonucu uğranılan maddi zararlar (örneğin ödenmeyen bir bedel, gecikmeden doğan kayıplar, ifa edilmeyen edim nedeniyle oluşan zarar) Borçlar Kanunu’nun genel hükümleri gereğince talep edilir. Sözleşme ihlalinde bulunan taraf, karşı tarafın müspet zararını (sözleşme tam olarak ifa edilseydi elde edeceği kazanç) veya menfi zararını (sözleşmeye güvenerek yaptığı masraflar, uğradığı kayıplar) tazmin etmekle yükümlü olabilir.

Manevi tazminat ise sözleşme hukukunda istisnai olarak gündeme gelir. Kanunlarımızda sözleşmeye aykırılık halinde manevi tazminat öngören açık bir hüküm yoktur. Ancak Yargıtay uygulamasına göre, sözleşme ihlalinden kaynaklanan eylem aynı zamanda kişilik haklarını ağır biçimde zedeliyorsa, manevi tazminat istenebileceği kabul edilmektedir. Örneğin, özel bir eğitim veya düğün organizasyonu gibi tarafların şahsi değerlerine dokunan bir sözleşmenin haksız feshi, karşı tarafta manevi üzüntüye yol açabilir. Bu gibi uç durumlar dışında, sözleşme ihtilaflarında genellikle sadece maddi tazminat talep edilmektedir. Bursa Avukat Efekan Efe’ye göre, sözleşme ihlali nedeniyle dava açarken, ihlal ile doğan zarar arasında nedensellik bağını ve karşı tarafın kusurunu ispatlamak kritiktir. Ayrıca sözleşmede cezai şart (penalty clause) bulunuyorsa, alacaklı taraf uğradığı zarar yanında kararlaştırılan cezai şartın ödenmesini de talep edebilir ki bu da bir tür tazminat sayılır.

Suç İşlenmesi Nedeniyle Maddi ve Manevi Tazminat Davası

Hukuka aykırı fiiller aynı zamanda ceza kanunlarına aykırı bir “suç” teşkil ettiğinde, mağdur sadece ceza davası yoluna başvurmakla kalmaz, aynı zamanda maddi ve manevi tazminat için hukuk mahkemelerinde de dava açabilir. Bir fiilin suç sayılması, genellikle mağdurun zararının ağır olduğunu gösterir; örneğin kasten yaralama, cinsel saldırı, dolandırıcılık, hakaret gibi suçlar neticesinde mağdur zarara uğramış olabilir. Maddi tazminat davası, suç nedeniyle mağdurun malvarlığında meydana gelen zararları tazmin etmeyi amaçlar (örneğin yaralama suçu sebebiyle oluşan tedavi giderleri, çalışamamaktan kaynaklı gelir kaybı, dolandırıcılıkta kaybedilen para vb.). Manevi tazminat ise suç fiili sonucu mağdurun yaşadığı elem, korku, utanç veya psikolojik sarsıntı gibi manevi zararların karşılığı olarak talep edilir.

Suç işlenmesi halinde tazminat talepleri çoğu kez ceza davasıyla paralel yürür. Mağdur, ceza davası sırasında müdahil olarak katılıp tazminat talebini ceza mahkemesinde ileri sürebilir; ceza mahkemesi, sanığı mahkûm ederken tazminata da hükmedebilir. Aksi halde, ceza davası sonuçlandıktan sonra ayrı bir hukuk davası açmak mümkündür. Türk Borçlar Kanunu md.58, kişilik haklarının zedelenmesi halinde manevi tazminat isteme hakkını düzenler ve pek çok suç fiili, mağdurun kişilik hakkını da ihlal eder niteliktedir. Bursa Avukat Efekan Efe, ceza hukuku alanına giren olaylarda tazminat davasının doğru zamanda ve doğru mercide açılmasının önemli olduğunu belirterek, özellikle ceza davası devam ederken hukuk mahkemesinde dava açılması halinde bekletici mesele kararı verilebileceğini, bu yüzden usulî stratejinin uzmanlık gerektirdiğini hatırlatmaktadır. Suçtan kaynaklı tazminat davalarında zamanaşımı süresi de ceza zamanaşımı ile bağlantılı olabileceğinden, mağdurların vakit kaybetmeden hukukî yollara başvurması önerilir.

Hatalı Doktor Uygulaması (Tıbbi Malpraktis) Nedeniyle Tazminat Davası

Doktorların veya sağlık personelinin teşhis, tedavi veya bakım sırasında gerekli özeni göstermemesi, yanlış tedavi uygulaması ya da ihmali sonucunda hastanın zarar görmesi durumunda tıbbi malpraktis nedeniyle tazminat davası gündeme gelir. Bu tür davalarda hasta, uğradığı maddi zararlar için tazminat talep edebilir: Örneğin doktor hatası yüzünden gerçekleşen sakatlıkla ilgili tedavi masrafları, çalışamamaktan doğan kayıplar veya ek bakım ihtiyaçlarının gideri maddi tazminat kapsamındadır. Manevi tazminat olarak ise hastanın yaşadığı acılar, hayati fonksiyonlarındaki kayıplar, yaşam sevincinin azalması ya da estetik kayıp gibi manevi zararlar için uygun bir bedel talep edilir. Eğer tıbbi hata hastanın ölümüne yol açmışsa, yakınları hem maddi hem manevi tazminat için dava açabilir (maddi olarak cenaze ve defin masrafları, destekten yoksun kalma tazminatı; manevi olarak yaşadıkları elem ve acı için).

Tıbbi malpraktis davaları teknik ve hukuki bakımdan oldukça karmaşıktır. Hatanın ispatı genellikle bilirkişi incelemelerini ve adli tıp raporlarını gerektirir. Türk hukuku, doktor ile hasta arasındaki ilişkiye hem sözleşmesel sorumluluk (hastanın onayıyla kurulan tedavi sözleşmesi) hem de haksız fiil sorumluluğu kuralları uygulayabilir. Özel hastanelerdeki hatalı uygulamalarda doğrudan ilgili doktora ve hastane işletmecisine karşı tazminat davası açılırken, devlet hastanesindeki hatalarda genelde idare hukukuna göre ilgili idareye (Sağlık Bakanlığı’na veya hastaneye) karşı tam yargı davası açılır. Bursa Avukat Efekan Efe, malpraktis davalarında hukuki sorumluluğun doğması için doktorun kusurunun ve zarar ile kusurlu eylem arasındaki illiyet bağının kanıtlanması gerektiğini vurgular. Ayrıca, hekimin ağır ihmali sonucunda hastanın ölümü veya yaralanması aynı zamanda Türk Ceza Kanunu kapsamında suç oluşturabileceği için, ceza yargılaması da söz konusu olabilmektedir. Bu gibi durumlarda hem cezai hem hukuki süreçler birlikte yürütülerek mağdurun tüm hakları aranır.

Boşanma Davasıyla Birlikte Açılan Maddi ve Manevi Tazminat Davası

Türk Medeni Kanunu’na göre eşler, boşanma davasıyla birlikte veya boşanma kararı kesinleştikten sonraki bir yıl içinde karşı taraftan maddi ve manevi tazminat talep edebilirler (TMK m.174). Boşanmaya yol açan olaylarda tamamen veya daha ağır kusurlu olan eş, diğer eşe tazminat ödemekle yükümlü tutulabilir. Maddi tazminat, boşanma nedeniyle mevcut veya beklenen menfaatleri (örneğin evlilik devam etseydi elde edilecek maddi imkanlar, yaşam standardı, evlilik yüzünden yapılan harcamalar) zarar gören eş lehine hükmedilir. Örneğin, boşanma sonucunda ekonomik olarak zora düşecek veya evlilikten beklediği kariyer/iş desteğini kaybedecek eş, maddi tazminat talep edebilir.

Manevi tazminat ise boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakları saldırıya uğrayan eş lehine hükmedilir. Eşlerden biri, diğerinin ağır kusurlu davranışları (örn. aldatma, şiddet, onur kırıcı davranışlar) nedeniyle derin üzüntü, psikolojik sarsıntı yaşamışsa manevi tazminat isteyebilir. Burada tazminatın amacı, mağdur eşin bozulan manevi dengesini bir nebze de olsa telafi etmektir. Dikkat edilmesi gereken husus, tazminat talep eden eşin boşanmada ya hiç kusuru olmaması ya da karşı taraftan daha az kusurlu olması gerektiğidir; tamamen kusurlu eş tazminat alamaz. Boşanma davalarında tazminat miktarı, tarafların ekonomik durumları ve kusur dereceleri dikkate alınarak hakimin takdiriyle belirlenir. Bursa Avukat Efekan Efe, boşanma ile birlikte talep edilen tazminatların, nafaka ya da mal paylaşımı taleplerinden ayrı bir hukuki kalem olduğunu hatırlatarak, bu taleplerin dava dilekçesinde açıkça ileri sürülmesinin veya süresi içinde ayrı dava konusu yapılmasının şart olduğunu belirtmektedir. Boşanma kararı verilirken hakim, tazminata hak kazanan taraf için uygun gördüğü bir toplu paranın kusurlu eş tarafından ödenmesine karar verebilir; bu ödeme toptan olabileceği gibi irat (düzenli gelir) şeklinde de kararlaştırılabilir.

Telif Haklarının İhlali Nedeniyle Maddi ve Manevi Tazminat Davası

Bir kişinin eser, fikir veya sanat ürünü üzerindeki telif hakları ihlal edildiğinde, yani eser izinsiz çoğaltıldığında, yayınlandığında, kamuya iletildiğinde ya da eser sahibinin manevi haklarına tecavüz edildiğinde, eser sahibi ihlali gerçekleştiren kişilere karşı tazminat davası açabilir. 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu (FSEK) uyarınca, eser sahibinin mali haklarının ihlali durumunda maddi tazminat, manevi haklarının ihlali durumunda ise manevi tazminat talep etme hakkı vardır (çoğu zaman her ikisi bir arada da istenir, çünkü telif hakkı ihlali hem ekonomik kayba hem de manevi zarara yol açabilir). Maddi tazminat olarak, hak sahibi, izinsiz kullanım nedeniyle yoksun kaldığı kazancı talep edebilir. Kanunda, uygun görülen lisans bedelinin bir katından üç katına kadar tazminat istenebileceği belirtilmiştir; örneğin eser izinsiz yayımlandıysa, normalde ödenecek telif ücreti kadar (veya eylemin kusur derecesine göre bunun iki katı, üç katı) maddi tazminata hükmedilebilir.

Manevi tazminat ise eser sahibinin manevi haklarının (örneğin adı belirtme hakkı, eserde değişiklik yapılmamasını isteme hakkı, eserinin kamuya sunulup sunulmamasına karar verme hakkı gibi) ihlali durumunda söz konusu olur. Eser sahibinin şeref ve itibarı, eseriyle olan manevi bağı zedelenmişse veya eseri izinsiz kullanılarak kişisel değerlerine zarar verilmişse mahkeme uygun bir manevi tazminata hükmedebilir. Telif hakkı ihlallerinde dava, genellikle Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemelerinde görülür ve maddi-manevi tazminat yanında, ihlalin durdurulması, eser kopyalarının toplatılması gibi talepler de ileri sürülebilir. Bu alanda Bursa Avukat Efekan Efe, özellikle dijital çağda artan telif ihlallerine karşı hak sahiplerinin gecikmeden delil toplaması (örneğin noter tespiti, ekran görüntüleri, varsa kayıtlar) ve ardından hukuki yollara başvurması gerektiğini ifade etmektedir. Telif ihlaline dayalı tazminat davalarında zamanaşımı, ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren 2 yıl ve her hâlde fiilin gerçekleşmesinden itibaren 10 yıl olarak uygulanır; ancak tecavüz fiili aynı zamanda suç teşkil ediyorsa (örneğin fikir ve sanat eserleri kanununa muhalefet suçu), ceza zamanaşımı da dikkate alınabilir.

Basın veya Sosyal Medya Yoluyla Kişilik Haklarına Saldırı Nedeniyle Manevi Tazminat Davası

Gazeteler, televizyonlar gibi yazılı veya görsel basın organları ile internet ve sosyal medya platformları üzerinden yapılan yayınlar bazen kişilerin kişilik haklarını ihlal edici nitelikte olabilir. Örneğin asılsız ve itibar sarsıcı haberler, hakaret içeren paylaşımlar, özel hayatın gizliliğini ihlal eden içerikler, bir kişinin onuruna, saygınlığına saldırı sayılabilecek beyanlar yaymak bu kapsamdadır. Türk Medeni Kanunu m.24 uyarınca hukuka aykırı olarak kişilik hakkı saldırıya uğrayan kimse, manevi tazminat davası açabilir. Bu tür durumlarda, genellikle maddi bir kayıp olmasa bile kişi manevi olarak zarar görür; örneğin toplum nezdinde küçük düşme, ruhsal çöküntü, stres ve üzüntü yaşama gibi etkiler ortaya çıkar. Manevi tazminat, bu gayri maddi zararların bir nebze olsun telafisi için saldırıyı gerçekleştiren kişiden uygun miktar para alınmasını sağlar.

Basın yoluyla kişilik haklarına tecavüz durumunda, 5187 sayılı Basın Kanunu uyarınca cevap ve düzeltme hakkı da kullanılabilir ancak bu, tazminat hakkını ortadan kaldırmaz. Hakarete uğrayan veya iftiraya maruz kalan kişi, ceza davası açılmasını sağlayabileceği gibi (örn. Türk Ceza Kanunu’na göre hakaret suçundan) ayrıca manevi tazminat talebiyle hukuk davası açabilir. Yargıtay içtihatları, bir yayının ifade özgürlüğü sınırını aşıp kişilik hakkını ihlal edip etmediğini değerlendirirken, kamu yararı, eleştiri sınırı ve gerçeklik gibi ölçütlere bakmaktadır. Eğer ihlal tespit edilirse, saldırının ağırlığına göre manevi tazminat miktarı belirlenir. Örneğin büyük bir gazetede asılsız bir haber ile kişiyi küçük düşürmek, sosyal medyada yapılan ağır hakaret veya ifşa paylaşımları ciddi manevi tazminat sonuçları doğurabilir. Bu davalarda zamanaşımı, fiilin ve failin öğrenilmesinden itibaren 2 yıl (ve fiilin gerçekleşmesinden itibaren 10 yıl) olarak uygulanır. Son dönemde sosyal medya kullanımının artmasıyla bu tür manevi tazminat davalarında da artış gözlenmiştir. Kişilik hakları ihlal edilen kişi, itibarını korumak ve maruz kaldığı manevi zarar için yasal yollara başvurarak hakkını aramalıdır.

Sonuç: Görüldüğü üzere, tazminat davaları çok çeşitli yaşam olayları neticesinde ortaya çıkabilmektedir ve her birinin dayandığı hukuk kuralları ile ispat koşulları farklılık gösterebilir. Haksız fiiller veya sözleşme ihlalleri sonucunda zarar gören taraflar, maddi kayıplarının giderilmesi ve manevi huzurlarının bir ölçüde de olsa sağlanması için hukuki tazminat yoluna başvururlar. Elbette her tazminat davasında, zararın kapsamı, failin kusuru, illiyet bağı gibi unsurlar dikkatlice değerlendirilmektedir. Genel halk kitlesi için bile bu tür davalar, uğranılan haksızlıkların telafi edilmesi noktasında önemli bir hak arama aracıdır. Ancak hukuki sürecin doğru işletilmesi, usul kurallarına uyulması ve hak kaybı yaşanmaması adına uzman bir hukukçudan destek almak yerinde olacaktır. Özellikle karmaşık vakalarda profesyonel yardım, hak edilen tazminata ulaşmanın anahtarıdır. Bu bakımdan, böyle bir durumla karşılaşanlar tereddüt etmeden Bursa avukat Efekan Efe gibi deneyimli bir avukata danışmalı ve yasal haklarını zamanında kullanmalıdır.

Facebook
Twitter
Email
Print
Picture of Avukat Efekan EFE
Avukat Efekan EFE

Avukat Efekan EFE, 7 yıllık tecrübesi ile Bursa'da Avukat olarak hizmet vermektedir.

Hemen Bilgi Al

Aklınızdaki tüm soru, görüş ve önerileriniz için hemen bizden bilgi alabilirsiniz.
Hemen Arayın