Dolandırıcılık Suçu ( TCK 157- 158 )

Dolandırıcılık suçu, bir kimseyi hileli davranışlarla aldatarak onun veya bir başkasının zararına sebepsiz bir yarar sağlama fiilidir. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu (TCK)’nda dolandırıcılık suçunun basit (temel) şekli TCK 157. madde kapsamında, nitelikli halleri ise TCK 158. madde kapsamında düzenlenmiştir. Basit dolandırıcılık suçu daha hafif cezai yaptırıma tabi iken, belli araçlar veya özel koşullar kullanılarak işlenen nitelikli dolandırıcılık suçu daha ağır ceza ile cezalandırılmaktadır.

Bu makalede dolandırıcılık suçu kavramını teknik bir dille ele alarak, basit ve nitelikli dolandırıcılık suçlarının tanımlarını, aralarındaki farkları ve TCK 158’de sayılan nitelikli dolandırıcılık halleri ile her birinin kısa açıklamalarını sunacağız. Ayrıca, konunun daha iyi anlaşılması için bir örnek senaryo paylaşacağız. Bursa’da ceza hukuku alanında uzman Bursa ceza avukatı Efekan Efe’nin de vurguladığı üzere, dolandırıcılık suçu kapsamındaki eylemler ciddi hukuki sonuçlar doğurmaktadır ve bu suçla itham edilen veya mağdur olan kişilerin yasal haklarını bilmeleri büyük önem taşır.

Basit Dolandırıcılık Suçu (TCK 157)

Basit dolandırıcılık suçu, dolandırıcılığın kanunda tanımlanan temel halidir. TCK 157. maddesine göre, “hileli davranışlarla bir kimseyi aldatıp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına haksız bir yarar sağlayan kişi” dolandırıcılık suçunu işlemiş sayılır. Bu suç tipinde fail (suçu işleyen kişi), mağduru aldatmaya elverişli hileli davranışlar sergileyerek bir kazanç elde etmeye çalışır. Örneğin, gerçekte var olmayan bir ürünü varmış gibi satmak veya kendisini yetkili bir kişi olarak tanıtıp karşı tarafı inandırarak para temin etmek, basit dolandırıcılık kapsamında değerlendirilebilir. Burada kullanılan hile, mağdurun normal şartlarda fark edemeyeceği ustalıkta ve yoğunlukta olmalı; basit bir yalan dolandırıcılık suçu için yeterli olmaz.

Nitelikli Dolandırıcılık Suçu (TCK 158)

Nitelikli dolandırıcılık suçu, dolandırıcılık fiilinin belirli yöntemlerle veya belirli konumlar suistimal edilerek işlenmesi hâlini ifade eder. Türk Ceza Kanunu’nun 158. maddesinde, dolandırıcılığın daha ağır cezayı gerektiren bu nitelikli hâlleri bentler halinde tek tek sayılmıştır Nitelikli dolandırıcılık, aslında yine hileli davranışlarla gerçekleştirilen dolandırıcılık olup, suça dini duyguların istismarı, kamu kurumu araç olarak kullanma, bilişim sistemlerini kullanma gibi özel bir nitelik kazandıran unsurlar eklenmiştir.

Bu nedenle cezası da daha yüksektir. TCK 158’e göre nitelikli dolandırıcılık suçunun cezası üç yıldan on yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adlî para cezasıdır. Ayrıca, kanun bazı nitelikli durumlarda cezanın alt sınırını daha da yükseltmiştir. Özellikle suçun kamu kurumlarının zararına, bilişim sistemleri veya banka/kredi kurumları kullanılarak, kredi veya sigorta dolandırıcılığı şeklinde ya da kendini kamu görevlisi/kurum çalışanı olarak tanıtarak işlenmesi hâllerinde, verilecek hapis cezasının alt sınırı 4 yıldan az olamaz ve uygulanacak adlî para cezası da elde edilen menfaatin iki katından az olamaz Bu düzenleme, sayılan hallerin daha tehlikeli ve organize olması nedeniyle caydırıcılığı artırmak amacı taşır.

Nitelikli dolandırıcılık suçları, uzlaştırma kapsamında değildir. Yani bu suçlar meydana geldiğinde taraflar anlaşsa bile kamu davası düşmez; yargılama ve cezalandırma süreci kamu otoritesi tarafından sürdürülür. Dolandırıcılık suçu nitelikli halleriyle işlendiğinde, mağdur sayısı ve zarar genellikle daha büyük olabildiği gibi, suçun planlı ve profesyonelce işlenmesi söz konusu olabilmektedir. Bursa ceza avukatı Efekan Efe bu tür karmaşık dolandırıcılık vakalarında, soruşturmanın derinleştirilmesi ve faillerin tespiti için teknik bilgi birikiminin ve hukuki destek almanın kritik olduğunu belirtmektedir.

Dinî İnanç ve Duyguların İstismar Edilmesi Suretiyle Dolandırıcılık (TCK 158/1-a)

Dolandırıcılık fiilinin dinî inanç ve duyguların istismar edilmesi suretiyle işlenmesi, TCK 158/1-a bendinde nitelikli hal olarak belirtilmiştir. Bu durumda fail, mağdurun dini inançlarını veya duygularını kötüye kullanarak onu aldatır ve haksız menfaat sağlar.Örneğin, kendisini din adamı veya “evliya” gibi gösteren bir kişinin, manevi inançları istismar ederek insanlardan para toplaması bu kapsamdadır. Dini duygular toplumda genellikle saygı ve iyi niyetle karşılandığı için, dolandırıcılar bu güven ortamını kötüye kullanabilir. Kanun, dinin bir aldatma aracı yapılmasını ağırlaştırıcı sebep sayarak, böyle durumlarda daha yüksek ceza öngörmüştür. Mağdurların dini hassasiyetleri nedeniyle aldatılması, toplum düzenine ve inanç özgürlüğüne de zarar verdiğinden, nitelikli dolandırıcılık olarak cezalandırılır.

Kişinin Tehlikeli Durum veya Zor Şartlarından Yararlanma (TCK 158/1-b)

TCK 158/1-b bendine göre, mağdurun içinde bulunduğu tehlikeli durum veya zor şartlardan yararlanmak suretiyle dolandırıcılık yapılması da nitelikli haldir. Burada kastedilen, kişinin hayatında meydana gelen bir felaket, acil durum ya da çaresizlik anında, failin bunu fırsata çevirerek hile yapmasıdır. Örneğin, ciddi bir hastalığı olan veya bir kaza sonrasında ne yapacağını bilemez halde olan bir kişiye yaklaşarak, “sana yardım edeceğim” diyerek ondan para koparmak bu suça girer. Ya da doğal bir afet (deprem, sel vb.) sonrasında evini kaybetmiş çaresiz insanları, sahte yardım kampanyalarıyla dolandırmak bu kapsamdadır.

Mağdurun zor durumda olması, aldatılmasını kolaylaştırdığı için kanun bu durumu fail açısından ayrı bir kötü niyet göstergesi kabul etmektedir. Böyle bir hassasiyeti istismar eden fail, Bursa ceza avukatı Efekan Efe’nin belirttiği gibi, hem ahlaki hem hukuki açıdan daha ağır bir suç işlemektedir ve bu nedenle cezai yaptırım da ağırlaştırılmaktadır.

Kişinin Algılama Yeteneğinin Zayıflığından Yararlanma (TCK 158/1-c)

Dolandırıcılık fiilinin mağdurun algılama yeteneğinin zayıflığından yararlanılarak işlenmesi, TCK 158/1-c bendinde düzenlenmiştir. Burada mağdur, ya yaşı küçüklüğü, akıl zayıflığı, eğitim düzeyi düşüklüğü veya mental bir rahatsızlık gibi sebeplerle olayları sağlıklı değerlendirme kapasitesine tam sahip değildir. Fail ise mağdurun bu zafiyetini bilerek onu aldatır ve bundan menfaat sağlar. Örneğin, zihinsel engelli bir kişiyi kandırıp onun malvarlığını ele geçirmek veya çok yaşlı ve bilişsel yetileri zayıflamış bir kimseye asılsız vaatlerle para verdirtmek bu kapsamda değerlendirilebilir. Kanun koyucu, algılama yeteneği zayıf kişilerin özel olarak korunması gerektiğini kabul ederek, bu tür hileli eylemleri nitelikli dolandırıcılık saymıştır. Bu durumda suçun ortaya çıkarılması ve ispatı, mağdurun beyanlarının güvenilirliği konusunda hassasiyet gerektirdiğinden, soruşturma mercileri ve Bursa ceza avukatı gibi hukuki destek sunanlar özellikle dikkatli hareket ederler.

Kamu Kurum veya Kuruluşlarını Araç Olarak Kullanma (TCK 158/1-d)

TCK 158/1-d bendine göre, kamu kurum ve kuruluşlarının, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının, siyasi parti, vakıf veya dernek gibi tüzel kişiliklerin araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık yapılması nitelikli haldir. Bu, dolandırıcının suçunu işlerken sayılan kurumların itibarını veya olanaklarını bir araç olarak kullanması anlamına gelir. Örneğin, sahte resmi evraklar düzenleyerek bir devlet dairesinden geliyormuş izlenimi vermek, veya bir dernek adına yardım topladığını iddia ederek para toplamak bu kapsama girer.

Fail, burada toplumda güven uyandıran kurumların adını, logosunu, belgesini hile için kullanır. İnsanlar bu kurumlara normalde güvendikleri için aldatılmaları kolaylaşır. Bu eylem, hem ilgili kurumların saygınlığına zarar verdiği hem de kamusal güveni sarstığı için ağır ceza sebebidir. Nitekim Yargıtay kararları da, örneğin sahte bir belediye makbuzu kullanarak para toplamanın hem resmî belgede sahtecilik hem de bu bent kapsamında nitelikli dolandırıcılık oluşturacağını belirtmiştir. Dolayısıyla, kamu kurumunu araç kılarak menfaat elde eden fail, dolandırıcılık suçunun bu özel şeklinden yargılanır.

Kamu Kurum ve Kuruluşları Zararına Dolandırıcılık (TCK 158/1-e)

Dolandırıcılık fiilinin kamu kurum veya kuruluşlarının zararına olarak işlenmesi de kanunda nitelikli hal olarak öngörülmüştür (TCK 158/1-e). Bu durumda dolandırıcılığın mağduru sıradan bir kişi değil, doğrudan doğruya bir kamu kurumu veya kamu tüzel kişisidir. Yani fail hileli davranışlarını, örneğin bir devlet dairesini, belediyeyi, kamu bankasını veya bir kamu vakfını hedef alarak gerçekleştirir ve bu kurumları maddi zarara uğratır.

Örneğin, devletten haksız teşvik veya ödenek almak için sahte belgeler düzenlemek, ya da belediyeye ait bir kaynağı kandırma yoluyla kendi çıkarına kullanmak bu bent kapsamında değerlendirilebilir. Kamu kurumlarının zarara uğratılması, kamunun ortak malvarlığına ve güvenine karşı işlendiği için daha ağır bir suç sayılır. Kanun, bu halde cezanın alt sınırını 4 yıl olarak belirlemiştir. yani fail mutlaka ciddi bir hapis cezasıyla karşılaşacaktır. Bursa ceza avukatı Efekan Efe gibi uzmanlar, bu tip suçlarda soruşturmanın genellikle geniş çaplı yapıldığını ve kurumu zarara uğratan tüm sorumluların tespit edilip yargılandığını belirtmektedir.

Bilişim Sistemleri, Banka veya Kredi Kurumlarının Araç Olarak Kullanılması (TCK 158/1-f)

Günümüz teknolojisi dolandırıcılık yöntemlerini de çeşitlendirmiştir. Bilişim sistemlerinin veya banka/kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık yapmak, TCK 158/1-f bendinde nitelikli hal olarak sayılır. Bu durumda fail, bilgisayar, internet, telefon gibi bilişim araçlarını ya da banka ve kredi kuruluşlarının işlemlerini kendi hileli planına alet eder. Örneğin, internet üzerinden sahte bir satış sitesi kurup insanları dolandırmak, başkasının internet bankacılığı hesabını ele geçirerek kendi hesabına para aktarmak, kredi kartı kopyalama yoluyla haksız kazanç elde etmek bu kapsamdadır.

Yine telefonla arayıp kendini bankacı gibi tanıtarak insanların hesap bilgilerini ele geçirmek de bilişim sistemleri ve banka araçlı dolandırıcılığa girer. Bu tip suçlar genellikle geniş kitleleri hedef alabildiği ve sınır ötesi dahi olabildiği için çok tehlikelidir. Kanun bu nedenle bu bent kapsamındaki dolandırıcılığa ağır ceza vermekte, hatta bu hal de (f) harfiyle belirtildiği için cezanın alt sınırı 4 yıldan az olamaz hükmü uygulanmaktadır.Mağdurlar açısından bakıldığında, dijital dolandırıcılık çok karmaşık olabildiğinden, Bursa ceza avukatı Efekan Efe gibi bilişim hukuku bilgisi de olan ceza avukatlarının yardımına başvurmak, hem maddi zararın tazmini hem de faillerin bulunması açısından faydalı olacaktır.

Basın ve Yayın Araçlarının Sağladığı Kolaylıktan Yararlanma (TCK 158/1-g)

TCK 158/1-g bendinde, basın ve yayın araçlarının sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle dolandırıcılık yapmak nitelikli hal olarak belirlenmiştir. Basın-yayın araçları derken televizyon, radyo, gazete ilanları, dergiler veya bugün için sosyal medya, kitle iletişim araçları kastedilebilir. Fail, bu araçların geniş kitlelere ulaşma ve güven oluşturma etkisini kullanarak dolandırıcılık planını gerçekleştirir. Örneğin, gazeteye sahte bir yatırım ilanı verip insanları para yatırmaya teşvik etmek, televizyon programında sahte ürünler pazarlayarak izleyicileri kandırmak, ya da sosyal medyada güvenilir bir kişi gibi davranıp dolandırıcılık yapmak bu bent kapsamında değerlendirilebilir.

Basın ve yayın araçları aracılığıyla yapılan dolandırıcılıklar, çok sayıda kişiyi etkileyebileceği ve hızlı yayılabileceği için tehlikeli görülür. Bu nedenle kanun koyucu bunları da ağır ceza kapsamında ele almıştır. Bu gibi durumlarda, suçun ispatı için yayın kayıtları, dijital izler gibi deliller önemli rol oynar ve adli süreçte uzmanlık gerektirir. Soruşturma makamları ve avukatlar, özellikle medya yoluyla dolandırıcılık iddialarında hem mağdurların ifadelerine hem de teknik verilere dayanarak titizlikle çalışırlar.

Ticari Faaliyet Kapsamında Güveni Kötüye Kullanarak Dolandırıcılık (TCK 158/1-h)

TCK 158/1-h bendi, tacir veya şirket yöneticisi olan ya da şirket adına hareket eden kişilerin ticari faaliyetleri sırasında; ayrıca kooperatif yöneticilerinin kooperatif faaliyeti kapsamında dolandırıcılık suçunu işlemelerini kapsar. Yani bir tacirin (esnaf, tüccar) veya bir şirket müdürünün, kendi ticari ilişkileri içinde karşı tarafı aldatması söz konusudur. Örneğin, bir şirket müdürü satış vaadiyle müşteri veya yatırımcılardan para toplayıp ortadan kaybolursa, ya da bir kooperatif başkanı üyelerden daire yapma bahanesiyle para toplayıp hile yaparsa bu bent kapsamında nitelikli dolandırıcılık oluşur. Bu düzenleme, ticari hayatta insanlararası güvenin korunmasını amaçlar.

Tacirler ve şirket yöneticileri konumları gereği belirli bir güven telkin ederler; bu güvenin kötüye kullanılması halinde hem daha fazla kişi mağdur olabilir hem de ticari düzen zarar görür. Kanun da bunu önlemek için böyle bir ayrı bent oluşturmuştur. Bursa ceza avukatı Efekan Efe’nin altını çizdiği üzere, şirket içi dolandırıcılık veya ticari ilişkide güveni suiistimal etme gibi durumlar, ceza hukuku yanında aynı zamanda ticaret hukuku ve borçlar hukuku boyutları da olan karmaşık uyuşmazlıklardır. Bu nedenle mağdurların hem ceza davası açma hem de zararlarını tazmin etme yolları konusunda uzman tavsiyesi alması önemlidir.

Serbest Meslek Sahibinin Mesleğinden Kaynaklanan Güveni Kötüye Kullanması (TCK 158/1-i)

TCK 158/1-i bendine göre, serbest meslek sahibi kişilerin, mesleklerinden dolayı kendilerine duyulan güveni kötüye kullanarak dolandırıcılık yapması nitelikli haldir. Serbest meslek sahibi, avukat, doktor, mali müşavir, mühendis, emlakçı gibi kendi uzmanlığı ile hizmet sunan kişilerdir. Bu kişilerden hizmet alanlar, onlara mesleki konumları nedeniyle güven duyarlar. Eğer bu güven istismar edilerek dolandırıcılık yapılırsa, örneğin bir avukat müvekkilinden dava masrafı adı altında gerçekte olmayan bir ödeme alırsa veya bir doktor hastasına gerçekte gerekmediği halde pahalı bir tedavi satıp menfaat sağlarsa, bu bent devreye girer.

Burada failin sahip olduğu mesleki itibar ve uzmanlık, aldatma aracı haline gelmektedir. Kanun, toplumun mesleklere duyduğu güvenin sarsılmaması için bu tür fiilleri ağır cezalandırmaktadır. Meslek etiğine de aykırı olan bu davranışlar sonucunda failin meslek örgütlerince disiplin yaptırımlarıyla karşılaşması da mümkündür (örneğin barodan veya tabip odasından çıkarılma gibi). Hukuki açıdan, mağdur olan kişinin hem ceza davası yoluyla şikâyet hakkı vardır hem de ayrıca ilgili meslek odasına durumu bildirerek disiplin süreci başlatması mümkündür.

Kredi Sağlamak (Kredi Açtırmak) Amacıyla Dolandırıcılık (TCK 158/1-j)

Dolandırıcılık fiilinin banka veya diğer kredi kurumlarınca tahsis edilmemesi gereken bir kredinin açılmasını sağlamak maksadıyla işlenmesi, TCK 158/1-j bendinde düzenlenmiştir. Bu daha anlaşılır bir ifadeyle kredi dolandırıcılığı olarak adlandırılabilir. Fail, hileli yöntemlerle aslında hak etmediği veya şartları oluşmadığı halde bir kredi onayı alır ve bu yolla menfaat sağlar. Örneğin, sahte gelir belgeleri düzenleyerek bankadan kredi çekmek, gerçekte var olmayan teminatlar gösterip kredi alınmasını sağlamak bu suça girer.

Banka veya kredi veren kurum burada dolandırıcılığın mağduru durumundadır; fail, krediyi haksız yere alarak kurumu zarara uğratır. Bu tip eylemler finansal sistemi de zedelediği için kanun ciddi yaptırım öngörmüştür. Nitekim (j) bendi de TCK 158 kapsamında alt sınırı 4 yıl olan hallerdendir. Bu suç ortaya çıkarsa, fail hem dolandırıcılıktan yargılanır hem de hile ile aldığı krediyi iade etmek, tazmin etmek zorunda kalabilir. Bursa ceza avukatı Efekan Efe bu tür vakalarda banka müfettiş raporlarının ve finansal kayıtların delil olarak öne çıktığını, soruşturmanın finans alanı bilgisi gerektirdiğini belirtmektedir. Dolayısıyla, kredi dolandırıcılığı iddialarında hem ceza hukuku hem de bankacılık mevzuatına hakim bir uzman desteği alınmalıdır.

Sigorta Bedelini Almak Amacıyla Dolandırıcılık (TCK 158/1-k)

TCK 158/1-k bendinde, sigorta bedelini almak maksadıyla dolandırıcılık suçu işlenmesi nitelikli hal olarak tanımlanmıştır. Bu durum, genel olarak sigorta dolandırıcılığı olarak bilinir. Fail, kendisine veya başkasına ödenmesi gereken bir sigorta tazminatını hileli hareketlerle elde etmeye çalışır. Örneğin, yangın sigortası yapılmış bir malı kasten yakıp sanki kaza olmuş gibi göstererek sigorta şirketinden para talep etmek, ya da ölmüş bir kişinin sigortasını sahte belgelerle kendi üzerine almak bu kapsamdadır.

Sigorta sistemi karşılıklı güven esasına dayanır; sigorta şirketi prim alır ve riziko gerçekleştiğinde ödeme yapar. Bu ilişkide yalan beyanla haksız ödeme almak, hem şirketi zarara uğratır hem de diğer sigortalıların güvenine zarar verir. Kanun bu nedenle sigorta dolandırıcılığını ağır cezalı nitelikli hal olarak belirlemiştir. (k) bendi de ceza alt sınırının 4 yıl olarak uygulandığı bentler arasındadır. Uygulamada sigorta dolandırıcılığı tespit edildiğinde, fail hakkında ceza davası açılmasının yanı sıra sigorta şirketi de polise ve savcılığa durumu bildirerek ödediği tutarın iadesini talep etmektedir. Bu gibi davalarda teknik bilirkişi incelemeleri (örneğin yangın çıkış sebebi analizi, sağlık raporlarının geçerliği vb.) önemli rol oynar.

Kendini Kamu Görevlisi veya Banka/Sigorta/Kredi Kurumu Çalışanı Olarak Tanıtma (TCK 158/1-l)

Dolandırıcılık suçunun, kişinin kendisini kamu görevlisi olarak veya banka, sigorta ya da kredi kurumlarının çalışanı olarak tanıtması ya da bu kurum ve kuruluşlarla ilişkili olduğunu söylemesi suretiyle işlenmesi de nitelikli haldir (TCK 158/1-l). Bu bent, günümüzde oldukça sık rastlanan bir dolandırıcılık şeklini cezalandırmaktadır. Özellikle telefonla veya internet yoluyla yapılan ve halk arasında “telefon dolandırıcılığı” diye bilinen yöntemde, fail kendini polis, savcı, banka görevlisi gibi tanıtarak vatandaşları kandırmaktadır.

Örneğin, telefonda “Ben savcıyım, kimlik bilgileriniz FETÖ terör örgütü tarafından ele geçirilmiş, hesabınızdaki parayı güvenceye almamız lazım” diyerek korku ve panik yaratıp insanların paralarını kendi hesabına aldırtan şebekeler bu kapsamdaki suçu işlemektedir. Yine kendini banka görevlisi gibi tanıtıp “kartınız kopyalandı, bilgilerinizi doğrulayın” diyerek hesap boşaltma fiilleri de (l) bendine girer. Kanun koyucu, kamu görevlisi ünvanının veya finans-kurumsal görevlerin sahte olarak kullanılarak insanların aldatılmasını son derece vahim görmüştür.

Bu nedenle 2016 yılında yapılan bir değişiklikle (l) bendi eklenmiş ve bu tip eylemler nitelikli dolandırıcılık kapsamına alınmıştır. Ayrıca (l) bendi de diğer bazı bentler gibi 4 yıl alt sınır uygulamasına tabidir. Mağdurlar genelde dolandırıcıyı gerçek görevli sanarak talimatlarını yerine getirmekte, sonradan kandırıldıklarını anlamaktadır. Böyle bir durumda derhâl kolluğa başvurulmalı ve mümkünse para transferi durdurulmalıdır. Bursa ceza avukatı Efekan Efe benzeri vakalarla ilgili olarak, mağdurların utanç duygusuyla olayı gizlemek yerine hemen yasal yollara başvurmaları gerektiğini, zira birçok durumda hızlı hareket edilirse paranın izinin sürülüp faillerin yakalanabildiğini ifade etmektedir.

Facebook
Twitter
Email
Print
Picture of Avukat Efekan EFE
Avukat Efekan EFE

Avukat Efekan EFE, 7 yıllık tecrübesi ile Bursa'da Avukat olarak hizmet vermektedir.

Hemen Bilgi Al

Aklınızdaki tüm soru, görüş ve önerileriniz için hemen bizden bilgi alabilirsiniz.
Hemen Arayın